Türk edebiyatı tarihinde yazarlar ve şairler arasında yaşanan kalem kavgaları, edebiyatımızın tadı tuzu olmuştur. Bu kavgalardan biri de birbirlerini oldukça seven ve birbirlerine saygı duyan Ahmet Haşim ve Yahya Kemal arasında cereyan eden edebiyatta “sembolizm” kavgasıdır. “Yahya Kemal, Ahmet Haşim sembolizmi bilmiyor” demesiyle alevlenen tartışmaya bakalım..
“Haşim büyük şairdir”
Ahmet Haşim’in Yahya Kemal ile yolları bir arkadaş grubuyla çıkardığı Dergâh dergisinde kesişiyor. Birlikte dergi için mesai ortaklığı yapıyorlar hatta Yahya Kemal, “Haşim büyük bir şairdir” diyecek kadar iyi bir dostluk kuruyorlar.
1912 de Fecr-i Aticiler arasına katılan Ahmet Haşim şiirlerinden dolayı eleştirilere maruz kaldı. Yahya Kemal de, Ahmet Haşim’i eleştirmekten geri kalmadı. Yahya Kemal, Ahmet Haşim’in sembolizmi bilmediğini ve saf şiiri kendisinden öğrendiğini söyledi.
“Sayemde Türkçe söylemeyi anladı”
Yahya Kemal eleştirisini şu sözlerle gerçekleştirmiştir, “Sayemde bizim lisanımızda sade Türkçe söylemeyi anladı. Fakat asıl mesele Türkçenin estetiğini bulmakta idi. İşte Haşim buna erişemedi. Bizim lisana aklı erseydi, Piyale’yi: Gül rengine aldanma yanarsın/ El sürme ateştir bu piyale gibi bir söyleyişle söylerdi.”
“Haşim hiç şair değildir”
Yahya Kemal’in “Haşim hiç şair değildir” sözleri üzerine amansız çekişme Ahmet Haşim’in ölümüne kadar devam ediyor.
“Arap Haşim”
Yahya Kemal “Ben bu değerli şairi müdafaa eder ve hafızamdaki şiirlerinden bazılarını okurdum. Buna tahammül edemez, kendisi sözü alır, Haşim’in mısralarını, hatırlayamamış gibi, vezinlerini bozarak okur, bir iki defa, derdi, şairliğe yaklaşmıştı, kendisine bu yolda git dedim, hain, onu ben yanlış yola sevk ediyorum sanarak saçma sapan buluşlarını takip etti ve neticede bir şey olamadı; esprileri de kendine göredir: Bana Nişli Agâh dermiş; onun bu sözünden, söylendiği andan itibaren hiç kimsenin hafızasında bir şey kalmamıştır; ama ben onun için Arap Haşim dedim, şimdi herkes onu öyle tanır.”