AK Parti Genel Lider Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, genel merkezde MKYK toplantısı akabinde açıklamalar yaptı.
Ömer Çelik, cemevlerine ait düzenlemeye yönelik tenkitlerin sorulması üzerine, “Cumhurbaşkanımızın o gün Şah Kulu Dergahı’na giderek dedelerimizle canlarımızla birlikte olması Cumhuriyet tarihinin en değerli olaylarından biridir” biçiminde tuhaf bir açıklamada bulundu.
Çelik, Amasra’da 41 madencinin hayatını kaybettiği maden faciasıyla ilgili, “Her türlü soruşturma yapılacaktır. Oradaki gazın ölçülmesi, şahısların tek tek takip edilmesi üzere cip sistemindeki değerlendirmelerle birlikte bu acı olay nasıl meydana geldi. Bütün boyutlarıyla açığa çıkarılacak ve kamuoyuyla paylaşılacaktır” dedi.
Çelik, CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD seyahatine ait ”Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini kendini destekleyenler son derece başarısız olarak değerlendirdiler. Bu kadar ‘şeffaflık’ diyen birisi 8 saat ortadan kayboldu. 8 saat ne yaptı bizi ilgilendirmiyor” diye konuştu.
Çelik’in açıklamaları özetle şöyle:
‘ŞEFFAF BİR BİÇİMDE PAYLAŞILACAK’
Ömer Çelik, MKYK toplantısında, Meclis çalışmaları haricinde en değerli vakit ayırdıkları unsurun Bartın’daki maden kazası olduğunu söyledi. Çelik, şu tabirleri kullandı:
“Olayın bütün boyutlarıyla ortaya çıkması, büsbütün aydınlanması için her türlü teşebbüs, her türlü kıymetlendirme, her türlü soruşturma yapılacaktır. Haberlerde gördüğümüz üzere, oradaki gazın ölçülmesi, bireylerin tek tek takibiyle ilgili çip sisteminin olduğu formundaki değerlendirmelerle birlikte, bu acı olay nasıl meydana geldi, bu olayın oluşmasına sebep teşkil eden ögeler nedir, her boyutuyla kıymetlendirilerek bütün boyutlarıyla açığa çıkarılacak ve kamuoyuyla şeffaf bir formda paylaşılacaktır. Biz de parti olarak süreci, bütün hassasiyetimizle takip edeceğiz.”
‘ABD, RAPORLAR VASITASIYLA TERÖR ÖRGÜTÜNE TAKVİYEYE DEVAM EDİYOR’
ABD’nin, Ekim 2019’dan bu yana Suriye bağlamında, “Ulusal Acil Durum” başlığıyla raporlar yayımladığını lisana getiren Çelik, son raporun ise 12 Ekim 2022’de yayımlandığını aktardı. “Müttefiklerimizin çeşitli yayınladıkları rapor ve açıklamalarda ikili standart uygulaması maalesef çeşitli formlarda devam ediyor” diyen Çelik şöyle konuştu: “ABD 2019’dan bu yana ulusal Barış Pınar’ı harekatımıza dönük olarak bir kadro haksız hukuksuz tenkitler olduğunu görüyor. ABD’den nasıl bu türlü bir rapor çıkıyor; bunun ayrıyeten kıymetlendirilmesi gerekir. Orada şunu söylüyor; Türkiye’nin PYD, YPG ile yürüttüğü gayretin ABD’nin DEAŞ’a karşı gerçekleştirdiği çabayı zayıflattığına yönelik. Burada herkes kendi ulusal güvenlik anlayışını çok dar, indirgemeci, müttefiklerini düşünmeden tanımlarsa ortaya çıkan tablo; bir NATO üyesinin bir diğer NATO üyesinin terör örgütlerine yönelik gayretini desteklemeli. ABD’nin 17 Ekim 2019 tarihli taahhütlerine bağlı olması gerekir. Bir kez daha gördük ki Cumhurbaşkanımızın talimatıyla Barış Pınar Harekatı ve Fırat Kalkanı, hudutlarımızda bir terör örgütlerinin kurulmasını engellemiş. Bunların kurulmasını sağlamaya çalışan birtakım tertipleri yok etmiştir. Hudutlarımızda rastgele bir tehdit gördüğümüzde bedeli ne olursa olsun, bunu yok etmeye ve karşılığını vermeye kararlıyız. Bugüne kadar verdik, vermeye de devam edeceğiz. Hala bu raporlar vasıtasıyla terör örgütüne dayanak veriliyorsa, Türkiye’nin kendi bildiğini yapmaya devam etmekten öbür bir seçeneği yoktur. Bu mecburilik olarak devam edecektir.”
‘BAŞKA AKTÖRLER DE TÜRKİYE’NİN EMNİYETLİ BİR GÜÇ ÜSSÜ OLDUĞUNUN ALTINI ÇİZDİ’
Çelik, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta Kazakistan’ı ziyaret ettiğini hatırlatarak, “Orada görüldü ki bütün bu bölge açısından barış perspektifine sahip Türkiye’dir. Putin’in Türkiye’nin bir gaz merkezi olması, gazın Türkiye üzerinden Avrupa’ya gitmesi yaklaşımı oldu. Cumhurbaşkanımız ‘İlgili bakanlıklar görüşsün ve adımlarımızı atalım’ dedi. Türkiye’nin bir güç üssü olarak üzerine düşeni yapmaya hazır olduğunu tabir etti. Bu yalnızca Rusya sorunu değil, Asya’daki öteki aktörler de Türkiye’nin muteber bir güç üssünün olduğunun altını çizdi. Önümüzde tahıl koridorunun gerçekleşmesi üzere Türkiye’nin merkezde olduğu bir gaz koridorunun gerçekleşmesi de olabilecektir. Herkesi bu bahiste sağduyulu olmaya davet ediyoruz” diye konuştu.
‘BU KADAR ‘ŞEFFAFLIK’ DİYEN BİRİSİ 8 SAAT ORTADAN KAYBOLDU’
Çelik, ‘CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, ABD ziyareti esnasında 8 saat gizemli bir halde ortadan kayboldu bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?’ sorusuna şöyle karşılık verdi:
“Daha evvel ABD ziyaretiyle ilgili ‘kimin nereye gittiği bizi ilgilendirmez’ demiştim. Husus bizden çıktı. Kılıçdaroğlu’nun ziyaretini kendini destekleyenler son derece başarısız olarak değerlendirdiler. Bu kadar ‘şeffaflık’ diyen birisi 8 saat ortadan kayboldu. 8 saat ne yaptı bizi ilgilendirmiyor. ABD’deki basın mensupları ve kendi yanındaki basın mensupları uzak tutulmuş. Bununla ilgili bir açıklama yapılmadı. Bu seyahatin mutlak ziyaretler dışında konuşulan tek şey kendisiyle oraya gidenler dışında 8 saat kaybolması oldu. Şöyle bir cümle, bu bir CHP’li tarafından söylenmişti. ‘CHP adayı olacak kişinin yalnızca kapasitesine bakılmaz, memleketler arası aktörlerin kimi işaret ettiğine de bakılır’ Bunu hangi CHP’li büyükşehir belediye lideri söylemiştir? Bir yandan da ABD’deki otoritelerden ‘muhalefeti destekleyeceğiz’ diye açıklama gelmişken. CHP esaslı bir parti, genel liderinin bir seyahatinin bile düşük profilli, etkisiz, bu kadar tartışma yaratması başka bir husustur. En suçsuz yaklaşan muhalif kesim bile şunu diyor; bu seyahatin emeli neydi?”
‘BÜYÜK GAYRET VERİLEREK ÇÖZÜLMÜŞ SIKINTIYI CHP GÜNDEME GETİRDİ’
Çelik, başörtüsü düzenlemesine ait yeni anayasa çalışmaları ve tartışmalarına ait bir soru üzerine, “Son biçimi verildikten sonra ortaya konulacak. AK Parti tarafından büyük uğraş verilerek çözülmüş sıkıntının akabinde CHP bu mevzuyu gündeme getirdi. Kılıçdaroğlu açıklamasında ‘Bu mevzuda bir adım atacağız ve geçmişte yaptığımız yanlışı düzelteceğiz’ diyor. Burada bir soru var; ortada koyduğunuz haller. Yaptığınız açıklamaların oluşturduğu karanlık ortam yüzünden 1-2 jenerasyon, bayanlar geleceklerini kaybettiler. Münasebetiyle bu insanlara kayıp yıllarını nasıl vereceksiniz? Bakanlık yapmış bir CHP’li çıktı siyasi tuzağı tekrar ortaya çıkarak biz iktidara geldiğimizde başörtüsü problemini yine gündeme getireceğiz diyor. Bol ölçüde demokrasi, hukuk, adalet diye söyleniyor, pratiğe geldiğinizde yönetilemez bir cari açık ortaya çıkıyor. Siyasette bildirimizi kelamla ulaştırıyoruz lakin tarihe hareketler geçiyor. Biz teklifimizi Cumhurbaşkanımıza sunduktan sonra getireceğiz. Öteki teklifimizin ne mahsuru var daha görmeden reddediyorlar. Bizim getirdiğimiz ailenin güçlendirilmesiyle ilgili teklifin vatandaşımıza sunalım, Türk Siyasi Tarihi’nin en ezici takviyesini alır. İçinde aile geçen bir şey karşısında daha hassas olmaları gerekirdi. Son vakitlerde tartışmalarda olduğu üzere kabul edilemez bir duyarsızlık olduğunu söz etmek isterim” dedi.
‘CUMHURİYET TARİHİNİN EN KIYMETLİ OLAYLARINDAN BİRİDİR’
Çelik, cemevlerine ait yapılacak düzenlemenin sorulmasıyla ilgili olarak, “Cumhurbaşkanımızın o gün Şah Kulu Dergahı’na giderek dedelerimizle canlarımızla birlikte olması Cumhuriyet tarihinin en kıymetli olaylarından biridir. Bu bahiste atılmış adım, birliğimizi büyütme manasında büyük bir adımdır. Bu tip adımlar atıldığında çabucak bu adımların eksiği şudur diye pahalandırıyor. Bu doğaldır. Lakin bizim kurumlarımız bizden çıkıyor, kayyum atanıyor üzere kelamlar kullanılıyor. Bunlar, kaostan çözümsüzlükten beslenen bir yaklaşım sunuyorlar. Göreceğiz ki tam aksine Alevi kurumlarının asimilasyonla değil, onların geleneklerine dayanak verecektir. Onun dışında bir yaklaşım kelam konusu olamaz. Tenkit öteki bir şey. Ancak bunu kategorik olarak mahkum etmeye çalışmanın düzgün bir niyetli yaklaşım olmadığını görüyoruz” diye karşılık verdi.
‘SÖMÜRGECİLİK NASIL SAVUNULUR?’
Avrupa Birliği (AB) Dış Alakalar ve Güvenlik Siyaseti Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in Avrupa’yı hoş bir bahçeye, dünyanın geri kalanını ise ormana benzettiği telaffuzuna ait değerlendirmeleri sorulan Çelik, “Herhalde sömürgecilik nasıl savunulur diye bir paragraf yazılması istenseydi Borrell’inki birincilik alırdı. Böylesine sömürgeci bir tutumu, insanlığı Avrupalı olan ve olmayan diye ayıran, Avrupa’yı bir bahçe sayıp, dünyanın geri kalanını yırtıcı bir ‘cangıl’ sayan bir anlayış, Avrupa merkezciliği ortaya koyarken insan merkezci olmadığını gösteriyor” dedi (HABER MERKEZİ)